Pixel art grafik stiline sahip rogue-lite oyunlar, birkaç yıl içerisinde oyuncu kitlesini inanılamayacak derecede artırmayı başardı. Bunda, türün temel dinamiklerini iyice özümseyip zihnindeki oyun fikirlerini gerçeğe dönüştürmekte başarıya ulaşan bağımsız oyun geliştiricilerinin payı çok büyük şüphesiz. Geride bıraktığımız yıl çıkan rogue-like/rogue-lite yapımlardan Hades’in kazandığı başarı ve ödüller ortadayken, üç yıl evvel yayımlanan Dead Cells’in yaşattığı gerilim ve heyecan hâlâ hafızalardayken, bu türe katkı sağlayacak yeni ve güçlü oyunların gelmesi şaşırtıcı değil tabii. Yazı içinde “kafa atmak” ile ilgili birçok espri yapabilmemize imkân tanıyan (böyle espriler yapmayacağız elbette) ve 2021’in kuşkusuz en sağlam rogue-lite oyunlarından Skul: The Hero Slayer, bu seferki incelememizin konuğu.
Hem Absürt Hem de Eğlenceli
Skul: The Hero Slayer, karşı taraftan bakıldığında haklı ve hüzünlü bir hikâyeye sahip, lakin hikâye dediğimiz için aklınıza oyuna serpiştirilmiş ara sahneler, geniş ve zengin anlatımlar gelmesin. Bolca yazı okuyarak konuya hâkim oluyoruz ki yapım, derdini oyunun girişinin ilk birkaç dakikasında anlatıyor. İnsanoğlu, şeytani güçlere karşı savaşında bu defa karşı tarafa galip geliyor ve onların kalelerini zapt etmeyi başarıyor. Şeytan yerleşkesindeki herkesi esir alan insanlık, yalnızca kahramanımız Skul’ı esir edemiyor. Skul ise adından da tahmin edebileceğiniz bir iskelet, on parmağında on marifet olmasa da onlarca kuru kafasında onlarca yetenek var. Zira Skul, düşmanlarına karşı standart savaş mekaniklerini kullansa da kendisinin asıl silahı, kafası; kuru kafası. Böylesi absürt bir oyun konseptini eğlenceli şekilde karşımıza çıkarabilen Güney Kore merkezli SouthPAW Games’den başkası değil.
İki boyutlu, yandan ilerlemeli, platform aksiyon ve rogue-lite elementlerinin bir arada başarıyla sunulduğu Skul: The Hero Slayer’da hedefimiz, az önce kısa öyküsünü aktardığımız Skul’ı yönetip, onlarca bölümdeki düşmanları temizleyerek oyun sonuna ulaşmak ve kralı kurtarmak. Ancak ne var ki bu söylediğimiz, oyunun türü itibarıyla o kadar da kolay olmuyor. Her bölümde yapacağınız birkaç ufak hata, tüm bölümü tamamen baştan oynamanıza bile neden olabiliyor. Neyse ki yapım, rogue-like’ın öldükten sonra gelişmelerimizi kaybetmemizle sonuçlanan kimi zaman bezdirici yapısından ziyade rogue-lite’ın öldükten sonra gelişmelerimizi cebimizde taşıyabilmemizi sağlayabileceğimiz mekaniklerini taşıyor.
Önüme Geleni Kestim, Sor Bakalım Niye Kestim
Skul: The Hero Slayer, küçük, çelimsiz bir iskeletin nasıl hınçla dolacağını, Pixel art stiliyle ve retro tarz müziklerle, ses efektleriyle gösteriyor. Tanıtım mahiyetindeki rüya sekansı haricinde oyuna başladığınız andan itibaren türün, acımasızlık kumkuması ve dur durak bilmeyen adrenalin pompası dinamikleri tek tek karşımıza çıkıyor. Skul, önüne gelen düşmanları hem çivili tahta, devasa kılıç gibi yakın dövüş silahlarıyla hem de büyü gibi özel yetenekleriyle pataklayabiliyor. Ama Skul’ın asıl özelliği, kafatasını düşmanlarına fırlatabilmesi ve fırlattığı kafatasının bulunduğu yere ışınlanabilmesi. Elbette kafatasının bu sıra dışı kullanımı, bununla sınırlı kalmıyor. Skul’a gerek görsel farklılıklar gerekse oyun dünyasında bambaşka yetenekler kazandıran kuru kafa değiştirme sistemi, yapımın en can alıcı mekaniği oluyor. Bulduğu kuru kafaları kendiyle özdeşleştirdikten sonra yeri gelip adı verilmese de Kratos’a, yeri gelip Poseidon’a dönüşen Skul, boyundan büyük işlere kalkışıp boyundan çok ama çok büyük düşmanları son yolculuklarına uğurluyor.
Yapımdaki kuru kafa değişim mekaniği beraberinde karakterimizin hareket hızını ve kullanabileceği özel yetenekleri de getiriyor. Bu nedenle oyunda karşılaştığınız kuru kafalardan hangisi sizin oyun tarzınıza daha uygunsa onu değişim panelinde tutmanız gerekiyor. Baştan belirtelim, oyun klavye desteği sunsa da bir gamepad olmadan yapımdan keyif alabilmeniz de başarı elde edebilmeniz de epey güç.
Türe meraklıysanız, Skul ile düşmanları ezip geçerken ve ona apayrı yetenekler kazandırırken eğleneceğiniz garanti. Ama yapımın genel zorluğunu göz önünde bulundurarak oyuna girişmenizi özellikle tavsiye ederiz çünkü Skul: The Hero Slayer, bir süre sonra gerçekten oyuncuyu bunaltacak kadar zorlaşabiliyor. Tabii göbek adınız “sabır” ise yapımı tek oturuşta tamamlamanız bile mümkün.