The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom Oyun İncelemesi

Monster Notebook  30 Eylül 2024

Oyun

Hyrule’un uçsuz bucaksız toprakları, yıllardır oyuncuları kendine çeken bir büyüye sahip ve her köşesi, keşfedilmeyi bekleyen sırlarla, tarih kokan zindanlarla ve unutulmaz anılarla dolu. İşte tam da bu nedenle Zelda serisinin, bir neslin hayal gücünü şekillendiren, macera ve keşif duygusunu besleyen bir yolculuk olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Yıllar boyunca Link’in cesur adımlarıyla açtığımız her kapı, bizleri yeni bir dünyaya götürdü; her yeni oyun, bir öncekinden daha kapsamlı ve zengin bir deneyim sundu. 2017 yılında çıkan Breath of the Wild, serinin bu köklü mirasını alıp modern oyun dünyasının zirvesine taşıdı. Gezmekle bitmeyen açık dünyası, oyunculara sunduğu sınırsız özgürlük ve hayranlık uyandıran detaylarıyla Zelda’nın bir efsane olduğunu bir kez daha kanıtlayan yapım, oyunculara Hyrule’u hiç olmadığı kadar detaylı şekilde keşfetme imkânı verdi.

Şimdi Tears of the Kingdom, bu mirası daha da ileriye taşıyor. Hyrule’un toprakları, yalnızca yatayda değil, dikeyde de keşfedilmeyi bekleyen sayısız sırla dolu. Gökyüzündeki adalardan yeraltının derinliklerine kadar uzanan yeni macera, bizleri bir kez daha büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Dilerseniz gelin, bu destansı yolculuğa dair sizlere önemli bilgiler aktaralım.

Breath of the Wild Zirveydi, Tears of the Kingdom Yeni Zirve

Yaklaşık 35 milyon satış sayısı yakalayarak Nintendo’nun, sahip olduğu zengin içerikle de oyuncuların yüzünü güldüren The Legend of Zelda: Breath of the Wild, bizlere unutulmaz bir macera yaşattı. Breath of the Wild’ın bıraktığı yerden başlayan The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom, her şeyin normale dönmesini beklediğimiz anda uyanan yeni bir kötülük, hem Link’i hem de Zelda’yı zor durumda bırakıyor. Tahmin edeceğiniz üzere yeni oyunda, Link ve Zelda’nın arasındaki dinamik, oyunun merkezinde yer alıyor ve oyuncuları sürükleyici bir maceraya davet ediyor. Fakat bu kez, hikâye sadece ikili arasındaki ilişkiyle sınırlı kalmıyor. Oyunun dünyası, geçmişten kalan medeniyetlere dair ipuçlarıyla dolu ve bu da hikâyeye derin bir mitolojik altyapı kazandırıyor. Oyuncular, dünyadaki bu izleri takip ederken sadece ana hikâyeyi değil, kadim medeniyetlerin izlerini de keşfetme fırsatı buluyorlar.

Spoiler olmaması için hikâyeye dair daha fazla detay vermeyeceğiz ama oyunun mekaniklerinden rahatlıkla söz edebiliriz zira Tears of the Kingdom, yeni oyun mekanikleriyle dikkat çekiyor. Fuse ve Ascend gibi beceriler, oyunun temel taşları hâline gelmiş durumda. Fuse, çevremizdeki nesneleri birleştirerek yeni silahlar, araçlar ve hatta yapılar oluşturma imkânını bize verirken ilgili özellik, savaşlarda ve bulmaca çözme süreçlerinde de bize esneklik kazandırıyor. Örneğin bir kayayla oklarımızı birleştirerek düşmanlarımızı kolayca alt edebiliyor ya da ağaç dallarını kullanarak geçici köprüler inşa edebiliyoruz. Ascend yeteneği ise oyunun keşif tarafını baştan aşağı yeniden şekillendiriyor. Link, bu güç sayesinde yerin altından yukarı doğru geçiş yapabiliyor ve bu mekanik, özellikle karmaşık zindanlar ve tapınaklarda büyük kolaylık sağlıyor. Bu yeteneği, stratejik şekilde kullanarak haritanın daha önce ulaşamadığımız noktalarına erişmek için kullanabiliyoruz. Söz zindan ve tapınaklara gelmişken oyunun, Zelda serisinin en ikonik üyelerinden Twilight Princess ve Ocarina of Time’a saygı duruşunda bulunan zindan ve tapınaklar içerdiğini de ekleyelim.

Dünyayı Keşfederken Teknolojik Keşifler Yapmayı da İhmal Etmeyin

Hyrule dünyası, Tears of the Kingdom’da daha önce hiç olmadığı kadar geniş ve çeşitli; hatta Elden Ring gibi istisna birkaç oyun dışında başka oyunlarda görmemizin de mümkün olamayacağı kadar geniş ve çeşitli. Yüzey, gökyüzü ve yeraltı olmak üzere üç ana katmana bölünmüş durumda olan ve her biri, kendine özgü düşmanları, bulmacaları ve hikâyeleri barındıran dünyada; gökyüzünde süzülen adalar, yeraltı mağaraları ve yüzeydeki geniş açık alanlar, bize sonsuz keşif imkânları sunuyor. Bu katmanlar arasında geçiş yapmak, oyunun en büyük kozlarından biri. Her ne kadar serinin önceki oyunu Breath of the Wild geniş bir açık dünya sunsa da Tears of the Kingdom, bu dünyayı çok daha derin ve katmanlı kılıyor. Oyunun bu geniş dünyası, oyunculara sürekli yeni şeyler keşfetme şansı veriyor fakat Zelda serisiyle ilk kez tanışanlar için bu durum, biraz can sıkıcı olabilir. Çünkü oyun, belirli bir sıraya göre ilerlemiyor ve oyuncuları, oynanış sürecinde tamamen özgür bırakıyor, bu da bazen ne yapmaları gerektiği konusunda oyuncularda kafa karışıklığı yaratabiliyor. Özellikle ana hikâye görevleri arasında net bir yönlendirme bulunmaması, oyuncuların saatlerce bir alanda sıkışıp kalmasına zemin hazırlayabiliyor.

Tears of the Kingdom’ın en dikkat çekici özelliklerinden biri, hiç şüphesiz oyun dünyasında bulunan antik teknolojiler. Bu teknolojiler, oyunculara farklı araçlar ve yapılar inşa etme olanağı tanıyor. İlk başlarda biraz karmaşık görünse de oyuncular zamanla bu teknolojiyi kendi avantajlarına kullanmayı öğreniyorlar. Özellikle havada süzülen adalar ve yeraltı mağaraları gibi bölgelerde antik teknolojiler, oyunun büyük bir kısmını keşfetme sürecini kolaylaştırıyor. Bu özgürlük oyunculara, yaratıcı çözümler bulma ve sürekli yeni şeyler deneme fırsatı da veriyor. Örneğin oyunda bir fan kullanarak bir aracı hareket ettirmek ya da bir manyetik objeyle bir bulmacayı çözmek gibi sıra dışı eylemler gerçekleştirebiliyoruz. Bu anlamda Tears of the Kingdom, oyunculara bir sanal oyun alanı sunarak kendilerini tamamen oyunun dünyasına kaptırmalarını mümkün kılıyor.

Nintendo’nun politikaları gereği The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom’ı PC’de oynamak resmî olarak olanaklı değil ancak söz konusu PC olunca, Tears of the Kingdom gibi sürükleyici sayısız oyunla vakit geçirmek mümkün. Siz de en güncel bilgisayar oyunlarını, yüksek çözünürlükte ve akıcı şekilde deneyimlemek istiyorsanız, vakit kaybetmeden Monster tarafından geliştirilen “canavar” gibi oyun bilgisayarlarından dilediğinizi hemen edinebilirsiniz.

Paylaş: