Cyberpunk 2077 Detaylı İnceleme

Monster Notebook  1 Şubat 2021

Oyun

10 Ocak 2013… Henüz The Witcher 3: Wild Hunt’ın bile ortalarda olmadığı, Polonyalı oyun stüdyosu CD Projekt Red’in (CDPR) en önemli eserinin, The Witcher 2: Assassins of Kings kabul edildiği bir tarihti bu. Ama hepsinden önemlisi, Cyberpunk 2077’nin ilk teaser videosunun yayınlanma tarihiydi. Masaüstü rol yapma oyunu Cyberpunk’tan haberi dahi olmayan milyonlarca oyuncuyu bu dünya hakkında bilgi sahibi olmaya iten, bununla da yetinmeyip Philip K. Dick ve William Gibson başta olmak üzere bilim kurgu efsanelerinin kitaplarını araştırmaya ve okumaya sevk eden, ilgi çekici bir videoydu şüphesiz. O zamana kadar sunduğu yapımlarla, ne denli devasa dünyalar sunabildiğini defaatle gösteren CDPR, yeni oyunuyla rotayı siberpunk dünyasına doğru kırıyordu ve bunu büyük ihtimalle mükemmel yapacaktı. En azından, 2015 yılında yayınlandıktan sonra CDPR’nin kabiliyetlerini gözler önüne seren The Witcher 3: Wild Hunt ve tabii ki ek paketleri, bu düşünceleri güçlendirdi. Günler haftaları, aylar yılları kovaladı ve beklenen gün, biraz gecikmeli de olsa geldi. Nihayet, 7 yıllık hasret bitti ve Cyberpunk 2077 ile tanıştık.

Sibernetik Modifikasyonunuzu Nasıl Alırdınız?

Cyberpunk 2077’den söz etmeye başlamadan önce oyunun, temelini aldığı Cyberpunk dünyasından çok kısaca bahsetmemiz lazım. 21. yüzyılın başlarında gerçekleşen ekonomik çöküş sonrasında ABD, varlığını idame ettirebilmek adına mega şirketlere güvenmek durumunda kaldı ve sibernetikten iletişime, biyoteknolojiden robotik alanına kadar pek çok alanda faaliyet gösteren şirketler, karanlık yüzlerini giderek daha fazla gösterdi. Mega şirketlerin, ülke ve hatta dünya yönetiminde söz sahibi olduğu distopik bir gelecek kurgusu sunan Cyberpunk’ta suç, gündelik yaşantının bir parçası gibi. Suçla mücadele etmekle görevli polisler olsa da sokak çeteleri ve çeteler arası çatışmaların arasında sağ kalmak, o dünyada yaşayan bireylerin kendi derdi ve sorumluluğunda çoğu zaman. Tabii konu “gelecek” olduğunda karşımıza, insanların kendilerine ekletebildikleri sibernetik modifikasyonlar olmak üzere bir dizi, şimdilik ütopik sayılabilecek unsurlar çıkıyor. Kimi zaman insanların daha sağlıklı olmasına yardım eden bu modifikasyonlar, suça karşı kendilerini savunmalarında da rol oynayabiliyor.

Oyunun konusunun geçtiği Night City, CDPR’nin, Cyberpunk 2077 için 2012 yılından itibaren danıştığı Mike Pondsmith’in kurguladığı Cyberpunk’ın bir parçası. Los Angeles ve San Francisco arasında bulunan kurgusal Night City, oyundaki karakterimizle karış karış gezeceğimiz, en izbe sota yerlerini ezberleyeceğimiz, kendimize birtakım modifikasyonlar ekletebileceğimiz siberkasapları da bağrına basan devasa bir yer. Oyuna başlamadan önce Night City, şirketler arası savaş, Arasaka şirketi ve benzeri konularda araştırmalar yapmanızı veyahut oyunda karşınıza çıkan çipleri toplayıp müsait olduğunuz anlarda okumanızı öneririz. Böylece oyunun akışı içerisinde değinilmeyen mevzular hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

V’nin Hayat Yolu Sizin Ellerinizde Şekilleniyor

Cyberpunk dünyasında hayatta kalmak için çok fazla bir seçeneğiniz yok ve belirli grupların, örgütlerin bir parçası olmak zorundasınız ya da V gibi sıkı dostlar edinerek başınızın çaresine bakmak durumundasınız. CDPR’nin rol yapma oyunu olarak lanse ettiği Cyberpunk 2077’de yönettiğimiz karakter V, The Witcher serisinde olduğu gibi önceden tanımlanmış bir karakter değil. “Hayat Yolu”nu seçebileceğiniz V için üç seçeneğiniz var. Karakteriniz ya Göçebe, ya Sokak Çocuğu ya da Şirketçi olarak oyuna başlıyor. Cinsiyetini, görünümünü ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz birçok özelliğini kişiselleştirebileceğiniz karakterinizin, daha sonra biraz daha ayrıntılı şekilde değineceğimiz yetenek puanlarını dağıtmanızın ardından oyun başlıyor. Aslına bakarsanız, her bir hayat yolu, kısa sayılabilecek giriş bölümü niteliğindeki görevlerden sonra aynı noktaya bağlanıyor. Karakterinizin Göçebe ya da Şirketçi olması ise oyunun ilerleyen zamanlarında, diyaloglara yer yer eklenen birer ek konuşma seçeneğinden öteye geçemiyor.

Oyuncuları, kendi dünyasıyla tanıştırma konusunda çok da başarılı olmayan Cyberpunk 2077, az önce bahsettiğimiz aynı yere bağlama görevi üstlenen önceden hazırlanmış kısımlardan sonra oyuncuları, Night City’nin kucağına bırakıyor. Şehrin, insanın üstüne üstüne gelen kalabalığı ve devasa gökdelenleri, kendinizi âdeta, geliştiricilerin hedefledikleri o kaotik distopik gelecekte gibi hissetmenizi sağlıyor ancak bu dünyanın “yenisi” olan birinin gözünden, neyin ne olduğu anlaşılana kadar işler biraz zorlu geçiyor. Neyse ki adım adım çıkan mecburi görevler; ekmek parası kazanmak amacıyla sokak dövüşleri yapmak üzere kiminle görüşmek gerekir, iyi görmeyen gözler için şehrin en iyi siberkasabı nerededir gibi soruların yanıtlarını bulmanızı kolaylaştırıyor. Görevlerin peşi sıra gelmesi, ilk etapta şehri gezmek ve neyin nerede olduğunu öğrenmek isteyenler için ayak bağı olarak görülebilse de oyunun aşama katettikçe sizi telefon ve görev yağmuruna tutmasının yanında bu hiçbir şey. CDPR, ana görevlerin yanına başarılı yan görevler ekleme konusunda mahir bir stüdyo ama daha ilk saatlerden itibaren oyuncuyu bu kadar telefona, mesaja boğması, biraz tat kaçıran cinsten.

Night City’de Yetenekleriniz Kadar Varsınız

Kulağa başta çok acımasızca gibi gelse de Night City’deki varlığınız, arkadaşlarınızla ve iş aldığınız kişilerle aranızın ne kadar iyi olduğu kadar yeteneklerinize de bağlı. Oyunun hemen başlarında yetenek puanlarını dağıtarak temel düzeyde bir başlangıç yapacağınız yetenek ağacından yararlanabildiğiniz oranda kudretli ve kabiliyetli olabilirsiniz. Her biri, kendi içinde 2 veya 3 ayrı dallanma gösteren; Vücut, Refleksler, Teknik Kabiliyet, Zekâ ve Serinkanlılık, oyunun doğrudan oynanışına ve diyaloglara yansıyan sonuçlar içeriyor. Örneğin, üç ayrı diyalog seçeneği bulunduran bir konuşma sürecinde şayet Serinkanlılık yeteneğiniz, belirli bir seviyenin üstündeyse dördüncü bir diyalog seçeneğini de seçerek konuşmanın seyrini şekillendirebiliyorsunuz. Benzer şekilde şehirde ya da görevlerde karşınıza çıkan kapıların bazılarını otomatik olarak açabilirken bazılarını açabilmeniz için Teknik Kabiliyet yeteneğinizin yüksek olması gerekiyor. Aksi hâlde o kapıları açamıyor, kapının arkasında nasıl gizemlerin olduğunu göremiyorsunuz. Bu nedenle oyunda görev yaptıkça kazandığınız “Kazanım Puanı” dağıtımını dikkatle yapmanız, yeteneklerinizin seviyesini yükseltecek “Nitelik Puanı”nızı da birikmesini beklemeden dağıtmanız yerinde olacaktır.

Yeteneklerinizin alt dallanmalarında yükseltilemez durumda olan özellikler, yeteneklerin gelişimiyle birlikte yükseltilebilir hâle geliyor. Bunun sonucunda hack’leme kabiliyetleriniz, silah kullanım hünerleriniz, fiziksel yeterliliğiniz ve daha nicesi artıyor. Oyunu nasıl oynadığınız doğrultusunda artan tecrübe puanlarınız ise yapımın geri kalanında daha yetkin bir V yönetmenize olanak veriyor.

Para Her Şey Demek Değil Ama Çok Şey Demek

Yetenek puanlarıyla haşır neşir olmak, her birini ince ince seçimler neticesinde dağıtmak, Cyberpunk 2077’nin, oyuncuya yaşatmak istediği eğlenceyi veriyor büyük oranda, bunda şüphe yok lakin yetenek puanlarıyla sahip olamayacaklarınız da yok değil. Örneğin V’yi, hayal dahi edemeyeceğiniz yerlere çıkarabilmenizi sağlayacak olan çift zıplama özelliği için oyunun başlarında tanışacağınız siberkasabı ziyaret etmeniz ve biriktirdiğiniz paraları, bu iş karşılığında kendisine takdim etmeniz gerekiyor. Sibernetik modifikasyonlardan yazının başlarında bahsetmiştik, oyunun içeriğinde de paranız çerçevesinde V’nin vücuduna ekletebileceğiniz pek çok özellik mevcut. Fakat ne var ki oyunun hızlı akışı içerisinde böyle bir durumun olduğu zaman zaman aklınızdan çıkabilir. Yapım, görevleri gerçekleştirirken sizi büyük oranda serbest bıraktığı için “Sibernetik modifikasyon yaptırmalıyım, evet yaptırmalıyım!” gibi bir düşünce oluşmayabiliyor. Diğer yandan bu modifikasyon işlemlerinin pek de ucuz olduğu söylenemez. Evet, bir siberpunk dünyasındayız. Evet, iş peşinde koşturup biraz eurodolar kazanma derdindeyiz ama o birkaç yüz eurodolarların birkaç bin eurodolar olarak cepten çıkması, oyunun büyük kısmında çulsuz gezmek manasına geliyor.

Para kazanmak için iş almak kadar bireysel yeteneklerinizi de konuşturmanız gerekebiliyor. Örneğin sokak dövüşleri, iddiaya koyduğunuz paranın miktarına göre fena sayılmayacak meblağları cebe indirmenizi sağlayabiliyor. Öte yandan şayet yetenek ağacı konusuna kafayı takıp hacker’lık yeteneklerinizi olabildiğince üst düzeylere getirdiyseniz, İhlal Protokolleri’ni hack’leyerek para kazanmanız mümkün. Elbette bu yolun pek güvenli ve sürdürülebilir olduğunu söyleyemeyiz. Yine de haritayı didik didik ederek bu yolla bakiyenizi yükseltebilirsiniz.

En Az Şehir Kadar Katmanlı Görevler

Night City’nin tasarımına çok büyük bir emek verdiği ve zaman ayırdığı belli olan CDPR, hem katmanlı hem de dev bir şehir inşa etmiş. Kıyaslamak gerekirse Grand Theft Auto V’in haritasından çok daha büyük olan Night City, yalnızca gezilebilir, araçla gezilebilir alanlarıyla yatay düzlemde değil, asansörlerle çıkılıp inilebilen alanlarıyla da ne kadar katmanlı olduğunu gösteriyor. Tokyo Game Show 2020’ye katılan ve oyunun şehir çevre koordinatörlüğünü yapan Hiroshi Sakakibara, Night City’yi hazırlarken Blade Runner, Akira, Ghost in the Shell gibi film, anime ve mangalardan ilham aldığını belirtmiş. Zaten şehrin genel hatlarına baktığınızda batılı bir Japonya havasını yakalamanız mümkün ki Cyberpunk dünyasında da buna benzer bir tanımlama bulunmakta. Şehrin bölümleri ise tematik olarak değişiklik gösteriyor. Örneğin göçebelerin ağırlıkta olduğu yerlere gittiğinizde kurak araziler, tek tük yerleşimler karşınıza çıkarken merkezî bir alana geldiğinizde rastladığınız NPC’lerin çeşitliliği değişiyor, yoğunlukları artıyor ve rastgele sayabileceğimiz olaylara daha çok denk geliniyor.

Şehrin kendisi kadar görevler de katmanlı yapısıyla sizi oyuna bağlamayı başarıyor. Süreklilik konusunda genelde sorun yaşamayan görevlerin yanı sıra “Şunu şuradan şuraya götür,” şeklinde başlayabilen yan görevlerin ucu, şaşırtıcı yerlere çıkabiliyor. Ana görevleri yapma konusunda zorunlu olsanız da yan görevleri yapmasanız da oluyor ama bize kalırsa, oyunun hakkını vermek ve olan bitenlere dair daha kapsamlı fikir sahibi olabilmeniz için yan görevleri pas geçmemenizi tavsiye ederiz. Bu arada bahsetmeden geçmek olmaz. Bazı görevleri alabilmeniz için ilgili yerlere, belirli saatler arasında uğramanız icap ediyor. Evet, oyunun saati, gerçek dünyadakinden daha hızlı ilerliyor ama özellikle bir rol yapma çabası içine girip zamanın yavaş yavaş ilerlemesini beklemek istemiyorsanız, oyunda zamanı ilerletme özelliği bulunuyor.

Düşmanlar İçin İster Silah Kullanın İsterseniz Yumruklarınızı Konuşturun

Ana senaryo ve yan görevler gereği karşınıza bolca düşman çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çatışmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda ise başınızın çaresine bakabilmek adına onlara bir şekilde karşılık vermeniz gerek. Oyunun ilk saatlerinde envanterinizde bulunacak silahları değerlendirebileceğiniz gibi satıcılardan, paranızın yettiği silahları da satın alabilirsiniz. Silahların çeşitliliği, böylesi bir oyun için gayet yeterli. Tabancalar, makineli tüfekler, pompalılar, keskin nişancı tüfekleri derken uzun uzadıya anlatılabilecek pek çok geleneksel silah bulunuyor. Silah kullanımı konusunda maharetlerinizi geliştirdiğiniz takdirde, sıktığınız mermilerin güdümlü hâle gelmesi ve düşmanlarınızı bu sayede daha kısa sürede etkisiz kılmanız işten bile değil. Çatışma alanlarında bulabileceğiniz ya da kendiniz üretebileceğiniz farklı özelliklere sahip el bombalarını ise topluluk hâlinde duran düşmanlarınızın ortalarına atmak suretiyle kendilerine epey zarar verebilirsiniz. Tabii silah demişken birtakım kesici delici aletlerden de bahsetmemek olmaz. Rastgele dolaşırken denk gelebileceğiniz bıçaklar, yakın dövüşlerde işinize yarayabilir. Ama asıl olay, Katana’larda. Düşmanlarınızı birkaç saniye içerisinde parça pinçik edebilmenize imkân tanıyan Katana, seçtiğiniz silahın gücü doğrultusunda çok yüksek hasar verebiliyor. Eğer V’yi, güçlendirdiyseniz, silah ve kesici aletlere başvurmadan, yalnızca yumruklarınızı konuşturarak da düşmanlarınızı alt edebilirsiniz.

Night City’nin çatışmasız alanlarında, karşınıza illaki bela arayan tipler çıkacaktır. Bu tipler, kimi zaman görev esnasında kimi zamansa siz sadece orada bulunduğunuz anlarda size kafa tutabilirler. Böyle durumlarda iki seçeneğiniz var. İlki, onların anladığı dilden konuşmak ve canlarını biraz yakmak. İkincisi ise alttan almak ve diyalog kurarak bu elektrikli ortamı yatıştırmak. Örneğin görev sırasında bir serseri, sizi, girmek istediğiniz alana yaklaştırmıyor ve arıza çıkarıyorsa, hem onu hem de yanındakileri ortadan kaldırabilirsiniz. Fakat diyalog seçenekleri belirdiğinde, V’nin karakteriyle uyuşmayacak nitelikte olsa da bazı konuşma alternatiflerine yönelerek ortalığı kana bulamadan da girmek istediğiniz yere girebilirsiniz. Tabii ayaklı bela olarak tanımlanabilecek tiplere denk geldiyseniz, silah kullanma konusundaki hünerlerini gösterip hak ettiklerini yaşatabilirsiniz.

Şehirde yaşayacağınız çatışmalara polisin pek ses çıkardığı söylenemez. Polisler muhtemelen “Pislikler, birbirlerini yesin dursunlar.” şeklinde düşünebiliyor olabilir. Pek haksız da sayılmazlar hatta polislerin, büyük çatışmalarda tetiklenmemesi çoğu yerde sizin işinize de gelecektir fakat polisin bir kırmızı çizgisi varsa o da sade vatandaşlardır. Olur da serserilere karşı mücadele verirken yanlışlıkla bir sivili öldürürseniz, polisler ensenizde boza pişirmeye başlıyor. “Dur yapma,”dan, “Yanlışlıkla oldu,”dan katiyetle anlamayan polisleri de serseriler gibi aradan çıkarmak isterseniz bu sizin için pek doğru bir hamle olmaz . Zira onların peşinden gelebilecek MaxTac’lerle karşılaşmak, oyunda isteyeceğiniz son şey olabilir. Pek çok Cyberpunk 2077 oyuncusunun da belirttiği gibi maalesef aranma seviyesinden bağımsız olarak polislerin olaylara müdahale etmek üzere ortaya birdenbire çıkmaları gibi bir durum var ki bu, hem senaryoda hem de genel olarak şehir içinde dolaşırken daha dikkatli olmanızı gerektiriyor. Mesela görev icabı kapalı bir mekândasınız ve canınızı korumak için içeride size saldıran herkesi ebediyete uğurladınız diyelim. Şayet mekânın girişindeki görevliyi de “Aradan çıkarayım,” derseniz milisaniyeler içerisinde polis karşınıza çıkıyor ve çatışma sonucunda aynı görevi, yarısından itibaren yeniden yapmanız icap ediyor. Bu nedenle tedbiri ve dikkati elden bırakmamanız lazım.

Devasa Şehirde Ulaşımın Birçok Yolu Var

Açık dünya aksiyon oyunlarından alışık olduğumuz birçok unsur, Cyberpunk 2077’de de kendine yer buluyor. Night City’nin ışıltılı sokaklarında gezinmek için yürümeyi tercih edebileceğiniz gibi pekâlâ araç kullanmayı da seçebilirsiniz ki bir süre sonra yürümekten bıkmamanız için ikincisini seçmenizi öneririz. Oyunda kullanabileceğiniz birçok otomobil mevcut ve her birinin kendine has sürüş dinamikleri, hızları ve yol tutuş başarımları var. Eğer isterseniz, V’nin kendi arabasını değerlendirebileceğiniz gibi seyir hâlindeki araçları durdurup içindeki sürücüleri GTA ve benzeri oyunlardan alışık olduğunuz gibi dışarı çıkararak aracı çalabilirsiniz. O esnada ortalıkta polis yoksa aracı dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Tabii her ihtimale karşı V’nin kendi aracından bir süreliğine şaşmamanızı tavsiye ederiz. Hem bu aracın çağrılabilir yapıda oluşu, görevlerde işinizi kolaylaştıracaktır. Otomobil konusunda zengin olan oyunda iki tekerlekli araçlar da yok değil. Sürüş konusunda çoğu arabadan daha fazla keyif veren motosikletler, her ne kadar, en az otomobiller kadar fizik kurallarına kafa tutsalar da iş görme konusunda yeterliler. Oyunun ilerleyen safhalarında V’nin otomobili gibi bir motosiklet de çağırabildiğinizi ekleyelim.

Ulaşım konusunda size birçok alternatif sunan Cyberpunk 2077’de başvurabileceğiniz bir diğer yer değiştirme yöntemi ise hızlı seyahat. Şehrin belirli alanlarında bulunan durak cihazları, haritanızda belirtilen alanlara sizi anında iletebiliyor ve araç sürüşü ya da tabanvay ile uğraşmaktan sizi kurtarıyor.

Gerek otomobil gerekse motosiklet sürerken şehrin gürültüsü ve aracın motor sesini dinlemek yerine daha hoş tınılar işitmek isteyebilirsiniz. Bu konuda üstüne düşen görevi layıkıyla yerine getiren CDPR, 11 ayrı radyo kanalı ile kulaklarınızın pasını silecek. Rahatlatıcı enstrümantal müzikler çalan Pacific Dreams, hip hop ağırlıklı parçalar çalan The Dirge, caz müzik tutkunlarının bayılacakları Royal Blue Radio, daha çok black metal parçaları çalan Ritual FM, seyir hâlindeyken ruhunuzu doyuracaktır. CDPR’nin müzik üretimi konusunda çok hassas olduğu, radyo kanallarındaki parçaların kalitesinden belli oluyor. Müzik parçalarının birçoğunu kendi hazırlattıran CDPR, Ritual FM’de, yeraltı metal müzik dünyasında popüler olan Antigama ve Tomb Mold gibi gruplardan da destek almış.

REDengine 4, Sanki Siberpunk Şehrini Oluşturmak İçin Geliştirilmiş

The Witcher serisinin ilk oyunuyla olmasa da ikinci oyunundan itibaren grafik konusunda iddialı olan CDPR, The Witcher 3: Wild Hunt’a hayat veren REDengine 3’ün ardından REDengine 4 ile grafiklere âdeta çağ atlatmış durumda. Yeni oyun motorunun en önemli kabiliyeti, oyunun dünyasına daha iyi dâhil olabilmenize hizmet eden ışık ışını destekli evrensel aydınlatma özellikleri. Şehir, gündüz saatlerinde evet, harikulade görünüyor ama hava kararıp binaların aydınlatmaları yanmaya başlayıp şehrin tabelaları açığa çıktığında, kendinizi o dünyanın bir parçası gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Ray tracing efektlerini destekleyen bir ekran kartınız varsa özellikle yağmurlu bir Night City gecesinde şehri araçla değil de yürüyerek gezmek, şehrin ihtişamına kendinizi teslim etmek isteyebilirsiniz. İşte tam bu noktada, oyuncuların, yapımı üçüncü şahıs perspektifinden oynama istekleri buhar olup uçacaktır zira her şeyi ilk elden görmek, gerçekten çok önemli ve atmosfere hizmet eder nitelikte. Gündüz saatlerinde ise özellikle araç yansımaları, yoldaki su birikintileri gibi unsurlar, ray tracing etkisiyle muhteşem görünüyor.

The Witcher 3’teki Göndermeye Karşı Gönderme de Var

Ufak tefek sürprizlerle oyuncuların gönlünü kazanmayı çok iyi bilen CDPR, The Witcher 3’te Gerald ve Ciri arasında geçen ve Ciri’nin, gördüğü rüyasını anlatırken Cyberpunk dünyasını tasvir ettiği, bir bakıma göndermeyi, Cyberpunk 2077’ye eklediği “iadeigönderme” ile karşılıyor. Oyundaki “Hayat Yolu” seçiminiz neticesinde, oyunun ilk dakikalarında, çevrenizi birazcık araştırarak bu göndermenin karşılığının nasıl olduğunu görebilirsiniz. Cyberpunk 2077’deki göndermelerin haddi hesabı yok tabii; 1980’lerin sonu 1990’ların başlarında vizyona giren ve büyük ses getiren gelecek temalı filmlerden izlere, popüler müzik gruplarının çarpıtılmış isimleriyle üretilmiş gruplara ve yan karakterlerle gerçekleştirdiğiniz konuşmalarda ilginç diyalog seçeneklerine denk gelmeniz mümkün.

Keanu Reeves Faktörü

Cyberpunk 2077 ile özdeşleşen unsurlardan biri hiç şüphe yok ki Keanu Reeves. Oyunun E3 2019 tanıtımında ilk defa oyuncuların karşısına kanlı canlı çıkan Reeves, yapımda kilit roldeki Johnny Silverhand’i canlandırıyor. Üzerinde çok durulmamış olsa da son dönemde John Wick karakteriyle yıldızı parlayan aktörün, Cyberpunk 2077 için seçilmiş olması, onun, popüler bir sima olmasından ziyade, daha evvel rol aldığı filmlerdeki karakterleriyle bağlantılı olabilir. Zira Keanu Reeves’i geniş kitleler tarafından tanınır kılan yapımların başında başrolünde oynadığı Matrix serisi geliyor. Matrix serisinden önce oynadığı Johnny Mnemonic ise kadri kıymeti bilinmeyen bir başka bilim kurgu filmdi. Kısacası, bilim kurgu türü yapımlarda rol alan Reeves’in Cyberpunk 2077’ye gayet uygun olduğunu düşünüyoruz. Keza, oyunda hayat verdiği Johnny Silverhand’i hem canlandırırken hem de seslendirirken kendisinin sanki Night City’nin bir ferdiymiş gibi rahat olan sanatçının, oyuna çok şey kattığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Cyberpunk külliyatına hâkim olan oyuncuların yakından tanıdıkları bir figür olan Johnny Silverhand, esasen bir müzisyen. Ama Night City’nin karanlık çanları, zaman içerisinde Johnny Silverhand’in bir müzisyen olarak değil de birileri tarafından kahraman, birileri tarafındansa terörist olarak anılmasını sağlamış. Spoiler olmaması için detaylarına çok girmeyeceğiz ama oyun esnasında yolunuz kendisiyle kesişecek ve bu karakterin, dolayısıyla Keanu Reeves’in yapım için neden önemli ve değerli olduğunu anlayacaksınız.

Hatasız Oyun Olmaz, Hatamla Sev Beni

Cyberpunk 2077, bildiğiniz ya da öğreneceğiniz üzere, pek de hatasız bir oyun değil hatta epeyce bug barındıran bir oyun. Yapımın, önceki nesil oyun konsollarında çalışmakta zorlandığı hem oyun tutkunları tarafından ifade ediliyor hem de CDPR’nin özrü, bu durumu tescilliyor. Yapımın en az hatayla çalıştığı platform ise PC. Çıkışının ardından birkaç defa güncelleme almış olmasına rağmen oyundaki hatalar tam anlamıyla giderilebilmiş değil ve bu hataların bazıları, senaryo görevlerini bile etkilemekte.

Oyunu, bilgisayarınızın mekanik diskine kurduysanız ve yeteri kadar boş olan bir SSD’niz varsa, zaman kaybetmeden oyunu SSD’nize aktarmanızı öneririz. Çünkü oyunun geç yüklenen kaplama/model sorunu, bu hataların başında geliyor. SSD, yükleme sürelerini azalttığı için en azından şehir içi bölge geçişlerinde yaşanacak yüklemelerin meydan verebileceği sorunları en aza indirebilirsiniz.

Sıklıkla karşılaşılan bug’lardan biri de, aniden ortaya çıkan veya kaybolan; insan, araç ve eşyalar. Örneğin, aracınızla seyir hâlindesiniz ve yolun kesişme noktasına doğru yaklaşıyorsunuz. Tam bu esnada yolun kesiştiği yerden bir araç taklalar atarak önünüze çıkıyor. Ya da yine sürüş sırasında kamerayı çevirip sağa sola bakarken yol kenarlarına gökyüzünden zuhur eden çöpler indiğini görüyorsunuz. Seyir sürecinde karşınıza bir araç çıkarsa ve ona hızlıca çarparsanız, çarptığınız aracın önünü ya da arkasını havaya kaldırabiliyor, bu aracın altından usulca geçebiliyorsunuz. Tabii benzer bir durum sizin de başınıza gelebiliyor. Oyunda görev yaparken, anlık olarak save almıyorsanız ve otomatik kayıtlardan medet umuyorsanız, sık sık save almanızı öneririz çünkü araç bug’ları, görevlerde de yakanızı bırakmıyor. O an kullanmak istediğiniz bir araç, yüksek sayılabilecek bir engebenin üstünde takılı kalabiliyor, V’nin aracını çağırdığınızda duvarın içine takılabiliyor, daha neler, neler…

Oyunun, yine görevleri etkileyen birtakım başka sorunları mevcut. Örneğin, aracınızla yolda ilerlerken gelen telefon aramasına yanıt verdiğinizde karşınızdaki karakter, sizin verdiğiniz yanıtı dakikalarca karşılıksız bırakıp konuşmanın askıda kalmasına neden olabiliyor. Konuşma devam etmeye başladığında ise konuşanın sesindeki telefon efekti, birden yankılı ve ruhani bir forma dönüşebiliyor. Yapay zekâ ise oyunda var olduğuna inanmak istediğimiz ama düşmanlarla çatışma haricinde pek denk gelemediğimiz bir unsur. Şehirdeki sade vatandaş, yaşından bağımsız olarak robot gibi. Kendileriyle diyalog kurmak istediğinizde verdikleri yanıtlar ise o anki durumlarıyla tamamen ilgili olabiliyor. Yapay zekâ yoksunluğu, trafikte de kendini gösteriyor hâliyle. Bu durumsa oyunun o ihtişamlı şehir tasarımı ve atmosferine limon sıkıyor. Başlarda “Ne kadar gerçekçi yapmışlar,” dediğiniz şeylerin birer basit script’ten ibaret olduğunu, acı şekilde anlıyorsunuz. Mesela Johnny Silverhand ile bir kafede otururken görevli hanım, ilk etapta gerçekten bir müşteriden sipariş alıyor gibi hareketler yapıyor. Ama bu durum, biz orada bulunduğunuz süre boyunca hep aynı döngü şeklinde tekrarlıyor. Bir önümüzdeki masada hamburger yiyen Uzak Doğulu dostumuz ise Silverhand ile olan muhabbetimiz bitip oradan ayrılacak kadar zaman geçirmiş olmamıza rağmen elindeki hamburgeri, yemesine rağmen bitiremiyor. Silverhand ile orada bulunacağımız, kurgu gereği belliyken en azından buna dikkat edilemez miydi, tabii ki edilebilirdi.

Cyberpunk 2077, artılarıyla eksilerini topladığımızda beklentilerimizin bir hayli altında kalan bir yapım olsa da oyunun, ilerleyen dönemde yayınlanacak güncelleme ve ek paketlerle daha derli toplu bir deneyim sunacağına kesin gözüyle bakıyoruz. Eğer oyunu oynamak konusunda bir aceleniz yoksa, 2021 içinde yayınlanacak büyük yamaları beklemenizi öneririz.

Paylaş: