Anasayfa   >   Oyun   >   Diablo 4 İnceleme

Diablo 4 İnceleme

Monster Notebook  24 Temmuz 2023

Oyun

Her şey, Anu ile başladı. Kudretinden sual olunmaz Anu, iyilikle kötülüğü, karanlıkla aydınlığı, mutlulukla üzüntüyü, kısacası birbiriyle tezat her şeyi bünyesinde barındırırken içindeki tüm kötülükleri kendinden uzaklaştırıp yalnızca iyilik ve ışık varlığı olmaya karar verdi. Anu’daki kötülükler ve diğer tüm negativite, kendisinden ayrılarak yedi başlı kötücül ejderha Tathamet’e hayat verdi. Ne yazık ki Anu, nihai noktada hedeflediği mutlak iyiliği, ilanihaye sürdüremedi ve Tathamet ile amansız bir mücadeleye girişti. Mukadderat, hem iyilik hem de kötülük tarafı için mükedderdi. Zıt kutupların elemli ve ebedi yok oluşu, yepyeni dünyaların meydana gelmesine vesile oldu. Meleklerin yer aldığı Yüksek Cennetler’in yanı sıra türlü çeşitli iblislerin palazlandığı Cehennem ve Cehennem’deki Kara Uçurum, yine bu kısmi meşumluktaki ademin sonucuydu. Bu ademin ilerleyen safhalarında, kutsal metinlerde Âdem’in ilk eşi olduğu belirtilen Lilith ve Inarus, Sanctuary’yi meydana getirdi. Böylece Ölümlü Bölgesi olarak da anılan hususiyetli yer, hem insanlara hem de iblislere ev oldu. Ancak hikâye, burada sonlanmadı…

1997 yılında, Blizzard Entertainment’ın yayımlarken aradan geçen on yıllar boyunca popüler kalmayı başaracak bir oyun olarak görüp görmediğini merak ettiğimiz Diablo çıktığında, oyun dünyasında bir şeylerin eskisi gibi olmayacağı, az çok belliydi. İzometrik kamera açılı aksiyon rol yapma oyunlarının ilki olmasa da işin içine looting mekaniklerini, sürükleyici bir hikâyeyi, akılda kalıcı kahraman ve anti kahramanları eklemesiyle birçok noktada ilkleri başaran Diablo, serinin ikinci oyununun karanlık, alabildiğine kasvetli ve âdeta bağımlılık yapan dünyasıyla oyuncuları tanıştırdığında, milyonlarca oyuncu için kült mertebesine yerleşmişti bile. Döneminin ötesinde kaliteye sahip sinematikleri, zihinlere kazınan Matt Uelmen imzalı oyun içi parçaları, oynadıkça derinleşen yapısı, Diablo II’yi, 2000’lerin efsane oyunlarından biri kıldı.

Uzun bekleyişlerin ardından gelen Diablo III ise serinin, karanlık ve iç ürpertici dünyasını/hikâyesini yansıtmaktan çok uzaktı; çıkışının ardından aldığı güncellemelerle oyuncu arayüzü başta olmak üzere birçok noktası iyileştirilerek köklerine yakın hâle getirilse de serinin kemik kitlesi için bu yapım, o kadar da başarılı bir iş değildi. Oyunculardan aldığı geri bildirimleri ne denli önemsediğini göstermek istercesine kolları sıvayan Blizzard, bu defa karşımıza Diablo IV/Diablo 4 ile çıktı. Serinin takipçilerini memnun etmek adına oyun akışı içinde kaynak lore ile çelişen ve mantıksal olarak bir yere oturtulamayan hususları da kullanarak gerek eski gerekse yeni oyuncuların yapıma ısınmasını sağlayan Blizzard, yeni Diablo’nun, ilk iki oyun kadar ses getirmesini mümkün kıldı.

Fırtınada Kaybolan Bir Gezgin

Blizzard Entertainment’ın, Diablo III genişleme paketi Rise of the Necromancer’ın 6 yıl sonrasında gelen ancak bir diğer genişleme paketi Reaper of Souls’un (2014), 50 yıl sonrasında geçen Diablo IV’te, beş farklı sınıf arasından seçip dilediğiniz gibi şekillendirebileceğiniz karakteriniz, Wanderer/Gezgin şeklinde adlandırılıyor. Burada, Blizzard’ın karaktere “Gezgin” demesiyle neyi murat ettiğini tam olarak bilemiyoruz ancak aklımıza, ister istemez, Charles Robert Maturin’in ünlü eseri “Melmoth the Wanderer/Gezgin Melmoth” geliyor. Sınırsız yaşam karşılığında ruhunu şeytana satan “Gezgin”in, Diablo IV dünyasındaki karşılığı da böyle mi olacaktı acaba yoksa ruhunu şeytana satmak şöyle dursun, irili ufaklı iblislere karşı koyup sonsuz mutluluk ve refahı mı bulunduğu dünyaya getirecekti? Bunun yanıtını, oyunu tamamladıktan sonra almanız mümkün ama oyunun sonuna kadar uzanmadan önce yapımdan biraz söz edelim.

Oldukça etkileyici bir sinematikle açılışını gerçekleştiren, ardından, karakter seçimi sonrasında az önce bahsettiğimiz Gezgin ve onun yaşadıklarıyla tanışmamızı sağlayan Diablo IV, 5 farklı karakter sınıfından birini seçmemizi istiyor. Her Diablo oyununda, karakter sınıflarını farklılaştıran Blizzard, üçüncü ve dördüncü oyunda olduğu gibi 7’şer adet sınıf yerine orijinal Diablo oyununda olduğu gibi 5 sınıftan biriyle yola devam etmemizi istiyor. Bu sınıflar; Barbar, Ölüm Büyücüsü (Necromancer), Büyücü, Haydut ve Druid. Her bir sınıfın kendine has artıları ve eksileri olan yapımda, oluşturduğunuz karakterin build’ini dilediğiniz gibi değiştirip oyuna yepyeni bir karakter yaratarak tekrar başlamanız da mümkün ki Diablo IV’te biraz zaman geçirdiğinizde, oyunun, bunu ne denli teşvik ettiğini kendiniz de göreceksiniz.

Görebileceğiniz bir diğer durum da Diablo IV’ün, görsel ve işitsel anlamda Diablo II’nin âdeta devamı gibi olduğu. Cıvıl cıvıl renklerle bezeli, aydınlık ve Diablo dünyasıyla taban tabana zıt Diablo III’ten sonra daha açılışından ilk görevlerine kadar her noktasıyla buram buram kasvet kokan, karakterinizle attığınız her adımda gerginliği, iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayan yapım, ana ve yan görev kurgusuyla da size burada açık edip tadını kaçırmak istemediğimiz nice sürprizli olay da yaşatıyor. Mütemadiyen bir kıyaslama içine girmekten kaçınmaya çalışsak da karakterler arası diyalogların da Diablo III’ten fersah fersah uzakta ve çok daha iyi noktada olduğunu belirtebiliriz. Gülünç, tatsız, kokusuz diyalogların yerini, artık; ayakları daha bir yere basan, karakterlerin, içinde bulundukları durumun da dünyanın da farkında olduğunu hissettiren metinler alıyor. Oyunun, iyi sayılabilecek şekilde Türkçeleştirildiğini de bu vesileyle söyleyelim. Her ne kadar karakter sınıfları, eşyalar ve benzeri durumlar için İngilizce dil seçeneği, alışkanlık gereği daha iyi olsa da yapımın Türkçe dil desteğiyle gelmesi sayesinde akışın ve hikâyenin daha rahat takip edilebildiğini ifade edebiliriz.

Maceracı mı Kıdemli mi? İşte Bütün Mesele Bu!

Diablo IV, oyuna ilk başladığınızda size iki farklı zorluk seçeneği sunuyor. Eğer niyetiniz kısa sürede tecrübe “kasıp” karakterinizi güçlendirmek ve yepyeni özelliklere kavuşturmaksa, düşmanların sizi biraz daha zorlayacağı “2. Dünya Kademesi” olarak nitelendirilen “Kıdemli”yi seçmelisiniz, şayet bu tür oyunlarda yeniyseniz ve oyunun anlatısına odaklanmayı istiyorsanız “1. Dünya Kademesi” olan “Maceracı” size göre olabilir. “Zorluk kademeleri bu kadar mı?” diyenlerdenseniz, “Kıdemli” olarak oyunu tamamladığınızda üçüncü zorluk kademesi, üçüncü zorluk seviyesinde oyunu bitirdiğinizde ise dördüncü ve en uğraştırıcı zorluk kademesi açılıyor. İlk 50 seviyeye (level) kadar, bulunduğunuz dünyadaki düşmanların da seviyesi, karakterinizle birlikte artıyor, hatta bu artışı, üç aşağı beş yukarı biçiminde tanımlayabiliriz. Gerçekten de siz 30. seviyeye geldiğinizde çevrenizde 27. ya da 35. seviyeyi idrak eden düşmanlarla karşılaşabilirsiniz. Tabii bu eş zamanlı seviye artışı, 50. seviyede tamamlanıyor ve siz, 50+ oldukça düşmanlarınız 50’de kalmayı sürdürüyor; bu da yarattığınız karakterin, giderek güçlenmesine, bir süre sonra build’in de yapılandırmasına bağlı olarak OP karakterle oyuna devam edip apayrı bir keyifle yapıma devam etmenizi sağlıyor.

Blizzard, oyuncuların, Diablo IV’te onlarca saat değil yüzlerce saat geçirebilmesi için oyun sonu etkinliklerine son derece önem veriyor ve yeni sezon paketleriyle oyunun içeriğini güncellemeyi vadediyor. Üç ayda bir yayımlanacak sezonlardan ilkinin eli, bu yazının hazırlandığı dönem itibarıyla kulağında ya da siz bu yazıyı okuduğunuz sırada çıkmış olacak. Oyuna ilk sezon güncellemesiyle gelecek olan önemli yeniliklerden birinin, oyunun gidişatını ve eğlencesini de artıracak, zindanlardan ışınlanma özelliği olduğunu belirtelim. Diğer türlü, oyunun ortalarına doğru alacağınız bineğinize ulaşana kadar bir o yana bir bu yana koşuşturmanız gerekecek; aslında bu biraz da iyi bir şey çünkü Diablo evreninde, harekette bereket vardır ve karşılaştığınız hemen her düşmandan, çeşitli ganimetler veya eşyalar düşebilir. Ama esaslı ganimetler sizin ilginizi çekiyorsa, süratle seviye yükseltmeniz ve oyunu, daha zor modlarda oynamanızı öneririz.

“Diablo” markasına yaraşır bir yapım olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz Diablo IV, III’ün günahlarını unutturan, I ve II’nin saygınlığını artırarak beraberinde getiren, görsellerinden ses efektlerine, fazladan yakınlaştırılmış kamerasının da vurguladığı akıcı animasyonlarından gerçekçiliğin sınırlarını zorlayan sinematiklerine dek her noktasıyla uzun uzadıya oynanmayı, konuşulmayı hak eden bir oyun. Eğer elinizin altında canavar gibi bir oyun bilgisayarı varsa, iblislerle, şeytanlarla daha bir etkileyici mücadele edebilir, oyunun DLSS 3 desteğiyle saniyedeki kare sayısını, 300 fps değerlerine rahatça taşıyabilirsiniz.

 

Paylaş: