Geçmişten Günümüze Mirror’s Edge

Monster Notebook  7 Ocak 2024

Oyun

Yönettiğimiz karakter Faith Connors’ın, bina çatılarından eksik olmayan rüzgârlarla savrulan saçlarını pek fazla görememiş olsak da totaliter rejime karşı nasıl mücadele ettiği henüz zihnimizden silinmedi. Kimilerine göre “Oyun dünyasından bir Mirror’s Edge geçti,” ifadesi, belki biraz abartılı kaçacak olsa da ömrü maalesef pek uzun olmayan serinin, yeni nesil oyunlarda kullanılan parkur mekaniklerine büyük ivme kazandırdığı kesin. Peki, Mirror’s Edge nasıl bir oyun serisiydi? Gelin, kısa ömürlü serinin geçmişten günümüze yolculuğuna birlikte göz atalım.

Mirror’s Edge (2008)

2000’li yılların özellikle sonlarında; Crysis, Mass Effect, Spore ve Dead Space gibi efsane statüsündeki oyunları peş peşe oyuncularla buluşturan Electronic Arts’ın yeniliklere açık duruşu, başını, Battlefield oyunlarını yapmaktan kaldıramayan DICE için harika bir fırsattı. Alışılagelen oyun türlerinden farklı bir formdaki, düşük şiddet içerikli Mirror’s Edge’in doğuşu da bu şekilde oldu. Ana karakter Faith Connors’ı yöneterek çatıdan çatıya atladığımız, türlü çeşitli akrobatik hareketler yaptığımız, yolumuzu “runner vision” ile bulduğumuz, beyaz ağırlıklı ortamda, farklı renklere denk geldiğimizde şaşırdığımız Mirror’s Edge, esasen, totaliter devlete başkaldırı temasına sahipti. Yönettiğimiz karakterin, kişisel özgürlüğünü doğrular adına nasıl feda ettiğini adım adım yaşıyor, deneyimliyorduk. Bugün, Dying Light gibi yapımlarda karşılaştığımız parkur mekaniklerinin çıkış noktasının da Mirror’s Edge olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bahsetmeden geçmeyelim; Mirror’s Edge 2009’da PC’ye geldiğinde bir benchmark aracına dönüştü. Zira Unreal 3 oyun motoru ve NVIDIA’nın PhysX fizik motoru, yapımın arkasındaydı. Ne var ki Unreal 3’ün bir çeşit görsel olay örgüsü programlama aracı “Unreal Kismet”in (Evet, bizim kullandığımız anlamda kısmet) hakkı tam olarak verilememişti ve oyundaki NPC’lerin pek zekice davrandığı söylenemezdi.

Mirror’s Edge Catalyst (2016)

Mirror’s Edge fanlarının uzun yıllar süren devam oyunu beklentisi, Electronic Arts’ın eski patronu Patrick Söderlund’un, 2011’in Sevgililer Günü’nde yaptığı açıklamayla suya düşmüştü. Zira Söderlund, ilk oyunun beklenen satış değerlerine ulaşmadığını, bu nedenle devam oyununun askıya alındığını duyurmuştu. Bu açıklamanın üzerinden beş yıl geçtikten sonra beklenmedik bir şey gerçekleşti ve Mirror’s Edge Catalyst, oyuncuların karşısına çıktı.

Doğrudan doğruya bir devam oyunu olmaktan ziyade Faith’in, nasıl Faith olduğunu anlatmayı tercih eden, bunu yaparken de bizi, Glass şehrinin açık dünyasına davet eden Catalyst, bu kez Unreal 3 yerine DICE’ın kendi oyun motoru Frostbite 3 oyun motoruyla can bulmuştu. Ortalamanın üzerinde puanlar alan ve hayranlarını büyük oranda memnun eden ikinci oyun, kısa ömürlü serinin şimdilik son üyesi oldu. Kim bilir, belki ikinci oyunun sekiz sene sonrasında üçüncü oyunla karşılaşabiliriz. Her şey, Electronic Arts’a bağlı.

Eğer siz de Mirror’s Edge serisi gibi klasiklerin yanı sıra güncel tüm oyunları, yüksek çözünürlükte ve akıcı görseller eşliğinde oynamayı hedefliyorsanız, Monster Notebook imzalı; Abra, Tulpar ve Semruk ailesindeki “canavar” oyun bilgisayarlarından dilediğinizi seçebilirsiniz.

Paylaş: