Life is Strange: True Colors İnceleme

Monster Notebook  16 Eylül 2022

Oyun

2015 yılında yayımlandığında grafik macera türüne devasa yenilikler getirmese de oyuncunun seçimlerinin, belli başlı noktalarda işe yaradığını gösteren Life is Strange, adını Remember Me adlı oyunla duyurmaya başlayan Dontnod Entertainment’ın en önemli projesiydi. Oyunda yönettiğimiz Max karakterinin yaşadıkları etkileyici şekilde ele alınıyor, onun zamanı geriye alma yeteneğiyle bütünleşen oyun mekanikleri, oyunda yaşanan maceranın katmerlenmesini sağlıyordu. Bu yapımın devamında gelen Life is Strange: Before the Storm ve Life is Strange 2, bize yer yer tanıdık yüzlerle farklı maceraları yine episodik olarak yaşatıyordu. Ne var ki ilk oyunun peşinden çıkan diğer yapımlar, onun kadar ses getirmedi. Bu defa episodik olarak yayımlanmayan Life is Strange: True Colors, bakalım serinin gidişatını değiştirebildi mi?

Aydınlatılması Gereken Olaylar, Başa Çıkılması Gereken Duygular

Serinin Dontnod yerine Deck Nine tarafından geliştirilen ikinci üyesi (diğeri Before the Storm) konumunda bulunan Life is Strange: True Colors, önceki oyunlarda olduğu gibi LGBT bir bireyi merkeze koyarak hikâyesini anlatıyor. Bu defa yönetimimizdeki karakter Alex Chen adlı bir kadın. Küçüklüğünde yaşadığı ailevi trajediler nedeniyle kendisinin “lanet” olarak adlandırdığı birtakım özel yeteneklere kavuşan Alex, bu yetenekler sayesinde çevresindeki insanların duygularını, renkler şeklinde görüp bu duyguları hissedebiliyor. Hatta bazen olaylar karşısında bahse konu duyguların etkisiyle hareket edebilen Alex, ağabeyi Gabe ile yıllar sonra kurgusal Haven Springs kasabasında buluşuyor. Koruyucu ailede yetiştiklerinden dolayı doya doya görüşemeyen ikilinin bu buluşması sonrasında birtakım tatsızlıklar yaşanıyor ve yönetimimizdeki Alex’in bazı olayları aydınlatması gerekiyor.

Oynanış açısından Life is Strange oyunlarına aşinaysanız çok zorluk çekmeyeceğiniz True Colors, nesneleri inceleyip hikâyelerini öğrenmek, diyalog ağaçları arasından en doğru olduğunu düşündüğünüz metni seçip yola devam etmeniz ve minimal düzeyde aksiyona girmeniz üzerine kurulu. Alex’in özel yeteneği sayesinde çevresindeki insanların haletiruhiyelerini kolayca anlayıp bu duygu durumlarının yaşattığı hissi aynen deneyimleyebilmesi, oyunun seyrini ilginç hâle getirebiliyor. Bazen bu duygulardan hareketle Alex, hislerinin yönlendirmesi neticesinde kaba kuvvete dahi başvurabiliyor.

Ne Hissettiğimi Anlamak İstiyorsan Sözlerime Değil Gözlerime Bak

Serinin ikinci ana oyunuyla ilintili ücretsiz yapım The Awesome Adventures of Captain Spirit ile birlikte Unreal Engine 4 oyun motoruna geçen Life is Strange, True Colors’da bu motorun hakkını ziyadesiyle veriyor. Her ne kadar kurgusal bir kasaba olsa da Deck Nine ekibinin de memleketi konumundaki Colorado’nun karakteristik doğası ve çevresi, oyun aracılığıyla bizlere başarıyla yansıtılıyor. Serinin önceki oyunlarına kıyasla daha şık görseller sunarken Unreal Engine 4 motorunun hünerlerini, hareket ve yüz mimikleri yakalama cephesinde de sergileyen yapım, diyalogların yetersiz geldiği ya da tamamen bulunmadığı anlarda karakterlerin ne hissettiklerini, yüzlerinden ve bakışlarından anlayabilmemizi mümkün kılıyor. Bu tarz detaylar, aynı türde olmasalar da L.A. Noire gibi yapımlarda oyunun seyrini baştan aşağı değiştiriyordu ve yapımlara değer katıyordu. Aynı durum, Life is Strange: True Colors için de geçerli. Alex aracılığıyla etkileşime geçtiğimiz karakterlerin hisleri ve düşünceleri, gerek vücut dilleriyle gerekse mimikleri ve bakışlarıyla anlaşılabiliyor.

Anlattığı hikâye, başta biraz klişe gibi dursa da oldukça sürprizli noktalara doğru seyreden yapımın görsel stili, atmosferi ve sizi oyunun içine davet/dâhil edecek yanları epey fazla. Bu yanlardan biri de hiç şüphesiz oyunun müzikleri. Angus & Julia Stone tarafından hazırlanan orijinal müzik parçaları eşliğinde keyifle deneyimleyebileceğiniz Life is Strange: True Colors, serinin orta şekerli giden seyrini yukarı taşıma konusunda başarılı oluyor. Her ne kadar yönetimimizdeki karakterin; cinsel yönelimi, etnik kimliği, fiziksel durumu, yaşadığı/oyun tarafından yaşamak zorunda bırakıldığı ilişkiler gibi hususların toplamı, oyunu yer yer bir Netflix dizisine çevirse de ele aldığı konuyu rafine biçimde işleyip sunabilmesi, oyunu, oynanabilir kılıyor. Eğer serinin önceki oyunlarını beğendiyseniz, Life is Strange: True Colors’a da vakit ayırabilirsiniz.

Paylaş: