Assassin’s Creed Oyunlarının En İkonik Karakterleri ve Hikâyeleri

Monster Notebook  8 Mart 2024

Oyun

Assassin’s Creed serisi, tarihin tozlu sayfalarını adrenalin dolu bir maceraya dönüştüren bir zaman makinesine benziyor. Bu makineyle yaptığımız birkaç seyahat var ki serinin en ikonik karakterleriyle o oyunlar sayesinde tanıştık: Rönesans İtalya’sının karizmatik suikastçısı Ezio Auditore, Üçüncü Haçlı Seferi’nin gölgesinde yürüyen Altaïr İbn-La’Ahad ve Amerikan Devrimi’nin çalkantılı sularında yelken açan, kültürel kimlik arayışının simgesi Connor Kenway. Bugüne kadar 13 ana oyun ve pek çok yan oyun içeren bir seride yalnızca üç karakteri “ikonik” ilan etmemiz belki tuhaf karşılanabilir ama emin olun, yazımızdaki detayları okudukça bize hak verecek ve belki de yer yer duygulanacaksınız. Hazırsanız Assassin’s Creed evreninin derinliklerine dalmaya başlayalım. Ancak uyaralım, yazıda, ana karakterlerle ilgili spoiler içeren hususlar var.

Ezio Auditore da Firenze

1459 yılında Floransa’da doğan bir soylu olan ve Assassin’s Creed serisinin en ikonik karakterlerinden Ezio Auditore da Firenze, genç yaşta, babasının ve kardeşlerinin haksız yere idam edilmesine tanık olur. Bu acı verici olaydan sonra, Ezio’nun hayatı trajik bir dönüşüm geçirir. Babasının gizli bir suikastçı olduğunu bu gelişme sonrasında keşfeden ve İtalyan Suikastçılar Kardeşliği’nin bir üyesi olmaya karar veren Ezio’nun hikâyesi, serinin ikinci oyununda etkileyici biçimde işlenir. Öldürdüğü önemli karakterlere saygıda kusur etmeyen Ezio, hepimize İtalyanca “Requiescat in Pace” ifadesini de öğretmiştir.

Ezio, Rönesans Dönemi İtalya’sında geçen maceraları boyunca, Floransa, Venedik ve Roma gibi şehirleri Tapınakçılar’ın (Tapınak Şövalyeleri) kontrolünden kurtarır. Serinin ilk oyununun karakteri Altair İbn-La’Ahad’ın yazdığı Codex’in sayfalarını birleştirerek suikastçıların ve Tapınakçılar’ın sırlarını ortaya çıkarır. Ezio bir lider, bir öğretmen ve Rönesans’ın ideallerini yaymak için çalışan bir vizyonerdir de.

Ezio’nun hikâyesi, Assassin’s Creed II, Brotherhood ve Revelations oyunlarında derinlemesine işlenir. Hayatının son dönemlerinde, Ezio, suikastçıların kayıp tarihini yeniden keşfetmek için Masyaf’a seyahat eder ve İstanbul’da Masyaf Anahtarları’nı bulur. Emekliliğinde, ailesiyle birlikte sakin bir hayat sürerken genç bir Çinli suikastçı olan Shao Jun’a (Assassin’s Creed Chronicles: China) üstatlık yapar. Ezio, 65 yaşında Floransa’da huzur içinde hayata veda eder.

Ezio Neden İkonik Bir Karakter?

Ezio Auditore da Firenze’nin Assassin’s Creed serisindeki popülaritesinin temel nedenleri, onun; derin ve katmanlı karakter gelişimi, Rönesans İtalya’sı gibi zengin bir tarihî dönemde geçen hikâyesi, karizmatik ve çekici kişiliği, duygusal bağ kurmaya müsait yapısı ve serinin oynanış mekaniklerine getirdiği yenilikçi katkılardır. Ezio’nun hikâyesi, genç ve tecrübesiz bir soyludan başlayıp deneyimli ve bilge bir suikastçı liderliğine kadar uzanır. Bu yolculuk, onun kişisel trajedileri, aile bağları ve tarihî figürlerle (Leonardo da Vinci gibi) etkileşimleriyle zenginleşir. Bu unsurlar bir araya geldiğinde Ezio, Assassin’s Creed serisinin unutulmaz ve ikonik karakterlerinden biri olur.

Altaïr İbn-La’Ahad

Altaïr İbn-La’Ahad, 1165 yılında Masyaf’ta doğar ve Levanten Suikastçılar Kardeşliği’nin bir üyesi olarak yetişir; 1191’den ölümüne kadar da üstat olarak hizmet eder. Altaïr, suikastçı olarak yetiştirildiği için genç yaşta Üstat rütbesine ulaşır. 1191 yılında Robert de Sablé’den bir Cennet Elması’nı geri alamaz ve Tapınakçılar’ın Masyaf’a saldırmasına zemin hazırlamış olur. Bu olay neticesinde Acemi rütbesine düşürülür ve kendini ispatlamak için Kutsal Topraklar’daki dokuz Tapınakçı’yı öldürme görevine gönderilir. Fakat Altaïr’in bu görevi, Tapınakçılar’ı ortadan kaldırmakla kalmaz, Suikastçılar Kardeşliği içindeki ihaneti de ortaya çıkarır. Görevini tamamladıktan sonra Altaïr, Suikastçılar Kardeşliği’nin lideri Al Mualim’i öldürür ve üstat olur, Kardeşliği daha gizli ve stratejik bir yola yönlendirir. Cennet Elması’nın bilgisiyle Kardeşliğin ilerlemesine yardımcı olacak birçok keşif ve icat yapar.

Altaïr, Kardeşliğin Avrupa ve Asya’daki etkisini genişletir, çeşitli Tapınakçı komplolarını durdurur ve Cengiz Han’ın ilerleyişini engeller. Ancak eski arkadaşı ve suikastçı Abbas Sofian ile yaşadığı sorunlar nedeniyle zor zamanlar geçirir ve bir süre için Masyaf’tan sürgüne gider. Sürgünde, Cennet Elması üzerinde çalışmaya devam eder ve Alamut Kalesi’nin altında, birinci uygarlık tapınağını keşfeder.

1247’de Masyaf’a geri dönen Altaïr ve Abbas’ı öldürerek tekrar Üstat unvanını alır. Yaşamının son on yılında, Masyaf Kalesi’nin altına bir kütüphane inşa eder ve bu kütüphaneyi, Cennet Elması’nı korumak için bir kasa olarak kullanır. 1257’de, Moğollar Masyaf’a yaklaşırken Altaïr kenti tahliye ettirir ve Codex’ini, Polo kardeşlere emanet eder. Kendini kütüphanede kilitleyerek orada yaşlılık nedeniyle hayatını kaybeder. Tabii zihinlerimizde Altaïr’in şu sözleri hiç eksik olmaz: “La shay’a waqi’un mutlaq bale kouloun moumkine.” (Hiçbir şey kesin değil, her şey mümkün.)

Altaïr Neden İkonik Bir Karakter?

Altaïr İbn-La’Ahad’ın Assassin’s Creed serisindeki popülaritesi, derin karakter yapısı, Üçüncü Haçlı Seferi gibi tarihî bir dönemde geçen etkileyici hikâyesi, ahlaki ve felsefi çatışmaları içeren kişisel mücadelesi, serinin ilk oyununda sunduğu yenilikçi oyun mekanikleri ve kültürel etkisiyle açıklanabilir. Altaïr, serinin ilk oyununda tanıtılan bir karakter olmasına rağmen, kendini sorgulayan, hatalarından ders alan ve sonunda bilgeliğe erişen, lider bir karakterdir. Onun hikâyesi, Suikastçılar ve Tapınakçılar arasındaki gri alanları keşfeder ve oyunculara ahlaki bir derinlik sunar.

Ratonhnhaké:ton / Connor Kenway

1756 yılında Kuzey Amerika’nın Mohawk Vadisi’nde doğan Ratonhnhaké:ton, sonraları Connor Kenway adını alır. Britanyalı Tapınakçı Haytham Kenway ve Kanien’kehá:ka kadını Kaniehti:io’nun oğlu olarak iki farklı dünyanın çatışmasının ortasında büyür. Genç yaşta, Charles Lee ve diğer Koloni Tapınakçıları tarafından saldırıya uğrar ve annesini bir yangında kaybeder. Bu olay neticesinde Connor, dış dünyanın etkilerine karşı köyünü korumayı hedefler.

Ratonhnhaké:ton, Suikastçı Kardeşliği’ne katılmaya karar verir ve Suikastçı üstadı Achilles Davenport tarafından eğitilir. Batılı bir isim olan Connor’ı benimser ve Amerikan Devrimi sırasında önemli bir figür hâline gelir. Connor, hem Vatansever hareketine yardım eder hem de Tapınakçılar’ın planlarını bozmak için çalışır. Fakat babası Haytham ile olan ilişkisi ve Charles Lee’ye olan takıntısı, onun için çeşitli zorluklar ortaya çıkarır.

Connor, George Washington’ın köyünü yakmadığı gerçeğini öğrendikten sonra Amerikan devrimcilerine olan inancını sorgular ama Tapınakçılar’ı yok etmek için onlarla iş birliği yapmaya devam eder. Achilles’in ölümünden sonra, Connor, yeni kurulan Amerika Birleşik Devletleri’nde Koloni Suikastçıları’nı yeniden inşa eder ve Kuzey Amerika’daki Suikastçı ağını genişletir.

Connor Neden İkonik Bir Karakter?

Connor Kenway (Ratonhnhaké:ton), Amerikan Devrimi gibi tarihsel bir dönemde geçen hikâyesi, yerli Amerikan kökenleri ve Batı dünyası arasındaki kültürel çatışmayı temsil etmesi, kişisel trajediler ve kimlik arayışıyla dolu karakter gelişimi nedeniyle oldukça popülerdir. Connor, hem tarihî olaylara katılımı hem de Suikastçı ve Tapınakçı felsefeleri arasındaki çatışmayı yaşayarak oyunculara derin bir hikâye de sunar. Karakterin Amerikan Devrimi’ndeki rolü ve serideki etkileşimleri, onu değerli kılar.

Siz de Assassin’s Creed serisini, ilk oyunundan son oyununa kadar hiçbir performans sorunuyla karşılaşmadan, akıcı ve keyifli şekilde oynamak istiyorsanız, Monster imzalı; Abra, Tulpar ve Semruk ailesindeki oyun bilgisayarları sizleri bekliyor.

Paylaş: