Geçmişten Günümüze Max Payne Serisi

Monster Notebook  14 Nisan 2024

Oyun

Vietnam gazisi bir baba, travmalarla boğuşan babanın yarattığı sorunlardan kaçmak için kendini alkole veren bir anne ve mutsuz bir çocuk, Max Payne. Ailesinden asgari düzeyde ilgi ve sevgi gören, çocukluğu tatsız anılarla dolup taşan Max, erkenden terk-i dünya eden anne- babasının ardından büyükbabası tarafından büyütüldü. Büyütüldü büyütülmesine ama “mutlu aile” kavramı içinde bir ukde olarak kaldı, ta ki soyguncuların elinden kurtardığı Michelle ile tanışana dek. 1990 yılında tanışıp 1993’te evlenen Max-Michelle çifti, 1998’in ilk aylarında dünyalar güzeli kızlarını kucaklarına aldılar. Max’in içinde ukde kalan mutlu aile tablosu nihayet gerçeğe dönüşmüştü. New York Polis Departmanı’nda dedektif olarak çalışan Max’in bu mutluluğu maalesef uzun sürmedi. Bir gün, iş dönüşü eve geldiğinde, hiç ama hiç beklemediği bir tabloyla karşılaştı Max ve Max için hiçbir şey eskisi gibi olmadı o saatten sonra.

Şu sıralar -haklı olarak- yere göğe sığdırılamayan Remedy Entertainment’ın 1996 çıkışlı Death Rally sonrasındaki ilk “eser”iydi Max Payne. Zaman içinde bu denli bir efsaneye dönüşeceğini, Remedy ekibi tahmin ediyor muydu, bunu bilmemiz mümkün değil ama bildiğimiz bir şey var; Max Payne, salt aksiyon türü gibi görünen ancak insanı felsefi ve psikolojik yönden sorgulamaya sevk eden inanılmaz bir oyun serisine dönüştü. Peki, bu efsane nasıl başladı ve nerelere kadar uzandı, gelin birlikte bakalım.

Max Payne (2001)

Az önce anlattığımız acılı olaylar neticesinde kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir adama dönüşen Max Payne ile ilk defa 2001 yılında tanıştık. Hikâye anlatımı konusunda kısır, anlatacak bir şeyi olanların da bu anlatımı genellikle ellerine yüzlerine bulaştırdıkları oyunların arasından kendine has çizgi roman stili anlatımla ve Max’in içsel konuşmalarıyla sıyrılan yapım, Finlandiya merkezli Remedy’nin, oyunun her bir köşesine yerleştirdiği İskandinav mitolojisi unsurlarıyla gizemli ve ilgi çekici hâle geliyordu. Max’in kolyesinden peşine düştüğü Aesir’e dek birçok noktada mitolojik göndermeler yer alıyor, bununla da yetinmeyen geliştirici ekip, John Woo’ya saygı duruşunda bulunuyor, hatta oyunun zorluk modlarından biri olan “Hard Boiled”ı, yine Woo’nun filmlerinden birinin adından hareketle belirliyordu.

Yapımın akıcı oynanışı, saf aksiyonu, tok vuruş hissi, Bullet Time adı verilen oyun mekaniğiyle daha da çekici kılınıyordu. Bir bakıma zamanı yavaşlatma özelliği olan Bullet Time sayesinde üzerimize akın akın gelen düşmanları daha rahat haklayıp ortalığı temizleyebiliyorduk. Ayrıntılara, geçmişten bugüne büyük önem veren Remedy, ilk Max Payne oyununda keşfedilmeyi bekleyen birçok sürpriz yumurtayı oyunun bazı bölümlerine yerleştirmişti.

Oyun boyunca karlı ve karanlık havanın etkisinden kurtulamadığımız ilk Max Payne oyunu, unutulmaz atmosferi, ad-soyad kombinasyonunun hakkını verircesine ruhen ve bedenen “maksimum acı”ya maruz kalan Max’in yaşadıklarını âdeta bizim deneyimlememizi sağlıyordu.

Max Payne 2: The Fall of Max Payne (2003)

Remedy’nin beyni konumundaki Sam Lake’in yazdığı ve görünümünü de maddi imkânsızlıklar nedeniyle vermek durumunda kaldığı Max, ikinci oyunda görüntü itibarıyla epey değişti zira Lake yerine modelleme konusunda Timothy Gibbs’ten yardım alındı. İlk oyunun iki yıl sonrasında geçen ve Max’in hem içsel hem de fiziki çöküşünü simgeleyen “The Fall of Max Payne” adıyla çıkan yapım, yine ilk oyunda iyi olan her şeyi birkaç adım ileri taşıyordu. Nefes kesici bir aksiyon oyunu olmakla birlikte trajik bir aşk hikâyesini de beraberinde getiren Max Payne 2, bu defa müzikleriyle de oyuncuların zihninde yer etti. Sam Lake, oyunla ilgili yazdığı bir şiiri müzisyen arkadaşı Marko Saaresto’ya verdi ve ortaya, Max Payne 2 ile özdeşleşen harikulade eser, “Late Goodbye” çıktı. Sonrası malumunuz, Saaresto ve arkadaşlarından oluşan Poets of the Fall adlı Fin rock grubu kuruldu, Remedy ile iş birlikleri ise bugüne kadar sürdü. Unutmadan belirtelim, oyunu kulaklıkla oynarsanız, oyundaki karakterlerin, Late Goodbye şarkısını kendilerince mırıldandıklarını duyabilirsiniz.

Ancak ne Sam Lake’in, Max Payne 2’nin hikâyesini daha etkili yazabilmek adına Finlandiya Tiyatro Akademisinde senaryo yazım eğitimi alması ne de oyunun, teknik yönden zamanının ötesinde olması, satışları olumlu yönde etkilemedi ve ilk yapımın aksine ikinci oyunun satış sayıları, şaşırtıcı şekilde düşük kaldı. 2004 yılında Üstün Sanat Yönetimi başta olmak üzere birçok ödülü Remedy’ye kazandıran oyunun konsol sürümlerinin geliştirilmesi için Remedy’nin Rockstar Games ile iş birliği yapması, Max Payne’in kaderini de değiştirdi. Rockstar’ın ana şirketi Take-Two Interactive, Max Payne serisinin fikrî mülkiyet haklarını 10 milyon dolar karşılığında satın aldı ve sonraki Max Payne oyunları üzerinde çalışmayı da şart koştu. Max Payne 3, bu nedenle Remedy imzalı olamadı.

Max Payne 3 (2012)

İkinci oyunla arasına giren neredeyse on yılın sonunda bizlerle buluşan Max Payne 3, biraz da Rockstar’ın istediği rota değişikliği nedeniyle eski atmosferine bir iki bölüm hariç ulaşamıyordu. New York’un depresif, karanlık ve buz gibi havasını geride bırakıp Brezilya’nın São Paulo kentinden bizleri selamlayan Max, hayatında açtığı yeni sayfanın hüzün, acı ve belirsizliklerle dolu satırlarını okumamızı rica ediyordu âdeta. Eskisine kıyasla daha bıkkın, olaylara karşı alaycı ve hayatının yokuş aşağı gittiğinin epey farkında olan Max, oyunda, NYPD’den ayrıldıktan sonra São Paulo’nun zengin ailelerinden Branco’lar için güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlıyor fakat kara bahtı, kem talihi, Max’in yine peşini bırakmıyordu. Rockstar’ın bugüne kadar gelişerek ulaşan oyun motoru RAGE oyun motoruyla geliştirilen ve gerek Max’in gerekse düşmanların son derece gerçekçi tepkiler verdiği yapım, görsel yönden bugün dahi iyi görünüyor.

Bundan yaklaşık 6 yıl önce yayına giren benzer temadaki yazımızı, “Son dönemde Red Dead Redemption 2 ve GTA V Online eklentilerinden kafasını kaldıramayan Rockstar’ın Max Payne 4’ü çıkarıp çıkarmayacağı meçhul. Ancak firmanın, Max Payne 3’ün beklentilerin altında kalan satışlarından sonra yeni bir oyun için hevesli olmayacağını tahmin etmek zor değil. Yine de oyun dünyasında sürprizlere açık olmakta fayda var.” şeklinde bitirmiştik. Evet, oyun dünyası, gerçekten de sürprizlerle dolu. Hem de Rockstar Games’in kurucularından Sam Houser’ın, “Remedy’deki dostlarımız orijinal Max Payne oyunlarını yeniden yapma konusunu açtıklarında çok heyecanlandık. Remedy ekibinin yıllar boyunca yarattığı eserlerin büyük hayranlarıyız ve bu yeni versiyonları oynamak için sabırsızlanıyoruz.” diyebileceği kadar sürprizlerle dolu. Evet, biz de Remedy’nin Control ve en son Alan Wake 2 ile neler yapabildiğini ve bundan sonra neler yapabileceğini tahmin edebildiğimiz için “yeni”lenmiş Max Payne’lerin nasıl olacağını heyecanla bekliyoruz.

Yazının sonlarına gelirken bu güzel haberlerin ardından anımsatmamız gereken bir olumsuz durum var; maalesef Max Payne’e sesini ve üçüncü oyunda görüntüsünü de veren, ayrıca Alan Wake 2’de de üstü kapalı Max Payne olan Alex Casey’yi konuşan James McCaffrey, 17 Aralık 2023’ten bu yana aramızda değil. Bu, gerçekten çok erken ve acı bir kayıp, Max’in orijinal sesini, gerçek bir insandan duyamayacak olmamız da son derece acı. Ne var ki Remedy Entertainment, bildiğimiz kadarıyla bu yazının hazırlandığı dönemde McCaffrey’nin ailesi ve yakınlarıyla görüşmeler gerçekleştiriyor. Nihai hedefleri, McCaffrey’nin sesini ölümsüz kılmak ve yapay zekâ yardımıyla da olsa Max Payne’e, yine McCaffrey’nin sesini verebilmek. Umarız her şey yolunda gider ve Max’in acı ve alaycı anlatımlarını, tekrar McCaffrey’nin sesiyle tekrar dinleme, duyma fırsatı bulabiliriz. Bu vesileyle James McCaffrey’yi sevgi ve saygıyla anıyoruz.

Siz de Max Payne serisini, tekrar oynamak istiyorsanız ve yeni çıkacak olan remake’leri, performans sorunlarıyla boğuşmadan, “canavar” gibi deneyimlemeyi hedefliyorsanız, yapmanız gereken, Monster imzalı oyun bilgisayarlarıyla tanışmak.

 

MAX PAYNE Serisi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Max Payne Karakterinin Geçmişi Hakkında Ne Biliyoruz?

Max Payne, Vietnam gazisi bir babanın ve alkolik bir annenin oğludur. Ailesini trajik bir şekilde kaybettikten sonra büyükbabası tarafından büyütülür. Max, daha sonra New York Polis Departmanında dedektif olur ve karısını ve çocuğunu vahşi bir cinayetle kaybeder.

Max Payne Oyunlarında Karşılaşılan Ana Düşmanlar Kimlerdir?

Max Payne serisindeki ana düşmanlar genellikle organize suç örgütleri ve güçlü şirketlerdir. İlk oyunda, Valkyr adlı uyuşturucu çetesinin liderleri; ikinci oyunda, Mona Sax ile birlikte yeraltı dünyasının karanlık figürleriyle; üçüncü oyunda ise São Paulo’daki suç şebekeleriyle mücadele eder.

Max Payne Serilerinde Atmosfer ve Tema Nasıl Tasvir Edilmiştir?

Max Payne serisi, karanlık ve melankolik bir atmosfere sahiptir. Klasik noir tarzı, karlı ve kasvetli New York sokakları ve yoğun hikaye anlatımı ile dikkat çeker. Oyun, Max’in iç monologları ve çizgi roman tarzı anlatım ile trajik yaşam öyküsünü etkili bir şekilde yansıtır.

Max Payne Oyunları Hangi Platformlarda Oynanabilir?

Max Payne oyunları, çeşitli platformlarda mevcuttur. İlk iki oyun PC, PlayStation 2, Xbox ve bazı mobil cihazlar için sunulmuştur. Max Payne 3 ise PC, PlayStation 3 ve Xbox 360 platformlarında oynanabilir. Oyunlar, uyumluluk ve dijital dağıtım platformları aracılığıyla geniş bir oyuncu kitlesine ulaşmaktadır.

Paylaş: